İslam’ı Doğru Anlamak ve Yaşamak

Gelecek Önünüzde Keşfedilmeye Hazır
Aziz Müslümanlar! Bugün hutbemin konusu İslam’ı doğru anlamak ve yaşamak hakkında olacaktır. İslam’ın doğru anlaşılması onun öncelikle … kaynağı olan Kur’an ve sahih sünnetten öğrenilmesine bağlıdır.

Bu iki kaynaktan yararlanabilmek için gerekli ilmî yeteneğe sahip olmayanların ise İslam hakkında yazılmış olan sağlam ve güvenilir kaynaklar ile liyakatli, sağlam ve güvenilir İslam alimlerinden öğrenmeleri gerekmektedir. Bilgi kirliliğin arttığı, liyakatli hemen herkesin İslam hakkında görüş beyan ettiği bir ortamda söz konusu yöntem daha da büyük önem arz etmektedir. Zira İslam’ın sağlamlığında ve güvenirliğinde şüphe duyulan veya bu nitelikleri taşımayan yayınlardan ya da kişilerden öğrenilmesi çoğu defa İslam’ı yanlış anlamaya ve algılamaya yol açmaktadır. Buna bağlı olarak da bir takım zararlı dini akımlar ortaya çıkmakta ve sonra bu akımlar İslam’la hiçbir alakası olmadığı halde İslâm’a mâl edilmektedir. Böyle haksız yere İslâm’ın imajı zedelenmekte ve bu yüzden Müslümanlar hiç hak etmedikleri sıfatlarla anılmakta ve hatta bir takım sıkıntılarla karşılaşmaktadır. İşte bütün bunların önüne geçmenin yolu ise İslam’ı doğru bir şekilde anlamak ve yaşamaktır. Şu hadis konunun önemine dikkat çekmektedir. Yaptığı bazı ibadetleri az gören üç kişiden biri geceleri devamlı namaz kıldığını, diğeri sürekli oruç tuttuğunu, ve ötekisi asla evlenmeyeceğini söyleyince bunu duyan peygamberimizin onlara: “Bazen oruç tutarım bazen tutmam. Geceleri bazen namaz kılarım bazen uyurum. Ve evlenirim. ……….. Nikah benim sünnetimdir. Sünnetimden kim yüz çevirirse benden değildir.” Diye buyurarak onları ikaz etmiştir.

Mü’minler!
Konumu kapatmadan önce daha iyi bir mesaj verebilmek için İslam’ın mesajını gönüllere, kulaklara, kafalara, zihinlere nakşedebilmek için bir hadis ve bir yorum ile iktifa etmek istiyorum. Ebu Hüreyre (r.a.) Hz.leri anlatıyor: “Rasulullah (s.a.v.)’e bir adam geldi ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın elçisi, hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?” Hz. peygamber de şöyle buyurmuş: “Güçlü, kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde fakir düşmekten endişe etmekteyken, daha büyük, zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür.” Bu işin can boğaza gelirken felana şu kadar, filana şu kadar demeye bırakma. Zaten o mal varislerinden şunun veya bunun olmuştur, buyurmuşlardır.

Mü’min kardeşlerim!
Allah rızası için yapılan her iyi şey sadakadır. Hadis-i şerifteki sadakadan maksat maddi iyiliktir. Bazı duygu ve düşünceler, sosyal ve ekonomik beklentiler, umut ve endişeler insanın iyilik ve hayır yapmasını etkiler. Peygamberimiz (s.a.v.) bütün bu duyguların canlı ve diri olduğu zamanda yapılan iyiliğin en üstün sadaka olduğunu belirtmekte. İyilik yapmayı hayatın son anlarına bırakmanın doğru olmadığını ve iyilikte acele davranmanın, acele etmenin lüzumuna işaret etmektedir.

Mü’minler!
Sadaka ve iyilik etmemizde en büyük engel fakir düşme endişesidir. Onu da insana şeytan durmadan … etmektedir. Şartlar zorlaştıkça, duygular aleyhte yoğunlaştıkça, yapılacak iş ve iyilik daha da değer kazanır. Hayırlar ve hayırlı işlerde acele davranmak bu tür amelleri en son ana ertelememek demektir. O halde başkalarının adımıza yapılacak iyilik ve bel bağlamak yerine beklenen iyilik ve hayrı hayattayken bizzat kendimiz yapmalıyız. Cenâb-ı Allah (c.c.) Hz.leri iman ve Kur’an şerefinden bizi uzak bırakmasın.
Abdullah DEMİRCİOĞLU 20/04/2007 tarihli hutbesidir.

MAKALE