Sevabı Devam Eden Ameller

Gelecek Önünüzde Keşfedilmeye Hazır
Senin Rabbinin Cünûdunu, askerlerinin adedini ancak O bilir.’ (Müddessir suresi, 31)

Aleyhisselatu vesselam Efendimiz buyuruyorlar ki, çok duyduğumuz, işittiğimiz hadislerdendir,

‘İnsan öldüğü zaman üç husus var ki ondan sonra artık dünya ile ilişkisi, alakası kesilir. Ama üç şey müstesna.’

Günah bitmiştir demiyorum. Öldükten sonra bazı devam eden günahlarda olur. Değil mi? Onlar ayrı husus. Böyle şey olur mu diye bana soru sormayın. Oluyor. Mesela bir kötü müessese açmışsın. Diyelim içki içilen bir yer. Yani açan kişi öldü, gitti. Arkasından geliyor ne yapıyor? Veresesinden oğlu devam ettiriyor, kızı devam ettiriyor. Evet, ne oluyor? Yazılıyor. Günah olarak yazılıyor. Allah muhafaza. Bunlar bilinmiyor mu? Biliniyor. Söyleniyor. Haber veriliyor. Günah yazılmıyor diye bir şey yok öldükten sonra. Ama sevap hanesi de devam edenler olur bu üç müstesna kişi için. Teker teker söylüyorum.

Sadaka-i cariye diyorlar. Yani devamlı hayr-u hasenat olarak yapıp arkada bıraktığı şeyler. Bugün, o gün değişen bir şey yok. Umumun menfaatine herhangi bir hayır yapmak. Camii yapmak bir hayırdır. O bulunduğu müddetçe hatta camii hususunda Resulullâh Efendimiz buyuruyorlar ki:

‘Kim Allah rızası için bir mescit, camii yaptırırsa, Hazreti Allah da ona cennette kasır yani saray ihsan edecektir.’

Bunun gibi sadaka-i cariye çeşitlidir. Su olmayan bir yere Afrika’da su kuyuları açılıyor. Eskiden su çeşmeleri yoktu. Onlar yapılıyordu. Köprüler yapılıyor. Yollar yapılıyor. Bunu şimdi devlet yapıyor. O ayrı bir husus tabi. Önceden şahıslar yapardı. Bu gibi şeyler yaptıran, o müessese orda durduğu müddetçe hatta yıkılsa bile yani Allah-u Âlim, o bir su, bir çığır açtı ya o devam edip gider. Bunun aksine tabi oda öyle. Sadaka-i cariye dediğimiz şey hayr-u hasenat yapmak, aşevleri yapmak hatta ve hatta hayvanlar için barınaklar yapmak. Ecdat bunu geçmişte hep yaptı. Özellikle İstanbul’da çok vardır. Göçmen kuşlar için olan yuvalar, kaldığı zaman için onlar olan şeyler… Sokak hayvanları için. Bunlar yeni yeni çıkıyor hayvanları koruma. İslam taa o zamandan beri yapmış.

Ben o hadis derslerini yaptığım zamanlarda çok söyledim. Yani münasebet düşüyor da söyledim. Bir hadis vardır. Peygamberimiz buyuruyor ki: -Mana olarak biraz anlatmaya çalışayım.- ‘Hayırlar çoktur. Sizin bir bitkiye, canlı olan, (onlara da yarı canlı diyoruz ya), veyahutta böyle şeylere bakıp sulamanız size sevap olarak yazılıyor.’ buyurdu Sevgili Peygamberimiz. Sahabeler söylediler. Dediler ki: ‘Ya Resulullâh! Onlardan da mı sevap yazılır? Onlar da mı canlı?’ Peygamberimiz şöyle dedi: ‘Fi külli kebit’ diyor. Kebit, aslında ciğer manasında. Karaciğer… Canlılık alameti taşıyan her şey yapan, hatta cansız olarak gördüğün şeylere yaptığınız iyilikler de sizlere hasenat, sevap olarak yazılmaktadır. Hadis-i şerif var onu söyleyeyim:

‘El hayru kesirun, galilun failun’

‘Hayır hasenat yolları çoktur. Fakat ne yazık ki yapıcıları çok azdır.’buyuruyor.

Allah muhafaza. Kötü bir tablo çizmek istemiyorum ben huzurlarınızda. Sizi kederlendirmek üzmek istemem hiçbir zaman. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam Efendimiz,

‘Yaptığın iyiliklerden bir tanesi de mü’min kardeşinin kalbine onu huzura sevk edecek, rahatlatacak, sevindirecek bir sözü söylemek bile hayırdır.’

Hadis-i şerif, kardeşim. Bu budur… Bir kötü söz söylediğin zaman adamın kalbi kırılır, yıkılır gider, kaşlarını çatar gider. Ama bir iyi söz söylediğin zaman o mü’min kulun, kimsenin kalbine sevinci atmaktır. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam Efendimiz böyle bazen latifelerle insanların gönüllerini almıştır. Kendisi de bizzat tatbik etmiş. Demek oluyor ki hayır çok, yapıcısı az.

‘İman yetmiş küsur şubedir, bölümdür. Efdaluha la ilahe illallah.’

Biz onu yaptık. Onun için zikir diyip geçmeyin. Ferdi olarak yapıyorsunuz. Cemaat halinde yapıyoruz. Bunu kavrayalım, anlayalım. Hadislerden çok söylerim sohbetlerde. Hadis-i kutsi de Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

‘Bir kul Beni kendi içinde zikrederse, Bende onu indimde, kendi yanımda zikrederim. Bir cemaat içerisinde zikrederse Bende onu, o cemaatten daha hayırlı olan bir cemaat içinde yâd ederim yani hatırlatırım onu.’

Kim der ona? Gök ehli… Gök ehli’nin adedini bilemezsiniz. Sonu yoktur demiyorum da sonu vardır mutlaka. Sonu olmayan, başı ve sonu olmayan bir tek Hazreti Allah’tır. Ona Cünûd-u Rab, Rabbinin Askerleri (denir.) Ayette öyle geçiyor. Miraç yolculuğunda bir baktım ki diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Bunları biz nasıl inkâr ederiz? Kabul etmeyiz? veyahutta duyduğumuzda aman boşver diyebilir misin? Yok!

‘Bir baktım ki Beytü’l-Ma’mûr.’Hadislerde var. Yer gök öyle diyeyim gökler inliyor. Melaike-i kiram tesbih zikir ibadet için giriyor sıraya dizilmiş. Dünya kurulalı beri bu böyle başladı. Bunu yapıyor. Dünya kurulalı beri ilk girene bir daha sıra gelmemek üzere hala devam ediyor. ‘Hayret içerisinde kaldım.’ Bunu demek istiyor Peygamber. O an hatırladım ayet-i kerime de Rabbimiz buyuruyor ya:

وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَؕ

‘Senin Rabbinin Cünûdunu, askerlerinin adedini ancak O bilir.’ (Müddessir suresi, 31)

Ne muazzam bir saltanat… Şu göklerin yerin yaradılışını düşünebiliyor musunuz? Bugünkü sohbetimde izah etmeye çalıştım. Geceyi gündüzün içine sokuyor. Değil mi? Karanlık oluyor, gündüz oluyor. Kim yapıyor bunları?

Allah Azimüşşân kudret sahibidir. Onun için kullarını affedicidir. Kadir Gecesi’nde ne dua ediyoruz? ‘Allahümme inneke afüvvün kerimün tuhibbül afve fa'fü anni (anna)’ ‘Ey Allah’ım! Sen affı seversin. Bizi veya beni affet, bizi affeyle.’ şeklinde dua ediyoruz. Hazreti Peygamberimizin hanımı, mü’minlerin annesi Aişe Sıddîka rahimehullahtan sorulunca bu duayı tavsiye etmiştir. 

Ama zararlı olan akrep, yılan gibi şeyler öldürülebilir mi? Tabi, zararlı. Zarar veren şeyi öldürürsün. Ama ateşte yakarak değil. Öldürülecek şey ne ise onu bir vurmada öldürmen lazım. Hatta bakınız hayvanlara şefkatle muamele etmek için kurbanlarımızı keserken bile Peygamberimizin tavsiyesi nedir? Ne buyuruyor?

‘Bir zararlı olan şeyi öldürdüğünüz zaman onu güzellikle öldürünüz’Yakarak, yavaş yavaş canını alarak (değil). Bir vuruşta öldür fazla eziyet çektirmeyin. Şöyle kulaklarınızda küpe olsun.

‘Hayvanları boğazladığınız zamanda güzel bir şekilde boğazlayın.’

Güzel ne? Kesmez bir bıçakla yap. Hayvana eziyet… Ve hatta Peygamberimiz:

‘Siz bıçaklarınızı keskin yapınız. Kurbanlarınızı keserken bir vuruşta hayvanlarınızı rahat ettiriniz.’buyuruyor.

Bu İslam’ın ne kadar güzel olan bir şeyidir. Kimsenin İslamiyetin aleyhinde ne şarkı, ne garbı, ne ateisti, ne inançsızın, kâfirin bir söz söylemeye hakkı yok. Bilmiyor. Ama onlar şeytanın oyuncağı olmuşlar, İslam’a böyle durmadan yoğunlaşıyorlar. O itibarla, böyle güzelliklerle dolu bir dine sahibiz. Allah bu dinden bizi ayırmasın. Yoksa ahiret âlemine bir bak onu sebep kılar, bunu sebep kılar; dünyayı böyle, insanları böyle mahveder, gider.

Hiç kuluna zulmeder mi Mevlâsı,

Kişinin çektiği kendi belası…

            Kendi yaptığı günahları sebebiyle… Aman, Sen Hoca Efendi! Niye böyle gene suçlayıp duruyorsun? Ama insanlığı görmüyor musunuz? Günahlar artık ayyuka çıktı. Sanki şu yeryüzü alarm veriyor. Zelzeleler, tabî afetler, doğal afetler… Bu afetler, bunlar boşuna değil. Siz emin misiniz?

ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ

اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًؕ

(Mülk suresi, 16-17)

Hepinizin ezberindedir belki. ‘Tebarekellezi’ dediğimiz değil mi? O sure de geçiyor.

‘Yerin içine batırmayacağından emin misiniz?

Gökten sizin üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz?’

Biz şükür ki bunları biliyoruz. Yarabbi! Sen her şeye kadirsin. Bizi affet diye dua ediyoruz. Allah Müslümanları böyle afetlerden korusun. Bunları ayet haber veriyor. Cenâb-ı Mevlâ bize haber veriyor. Duyduğumuzda ne yapıyoruz? Ümitsizliğe mi düşüyoruz? Hayır! Yani şu bakımdan diyorum. Korkuyoruz ve dua ediyoruz Cenâb-ı Allah’a karşı. Rabbim bizi korur. Müslümanları korur. ‘Biz yaptık, Sen bizi affeyle!’ şeklinde dua etmek lazım. Tevbe ve istiğfar etmek lazım. Bak bu zikir meclislerinin gayesi de bu. Resulullâh yüz defa tevbe ediyor. Bize diyor ki: ‘Sizde yüz defa tevbe edin.’ Kur’an da, ayetlerde buyruluyor ki: ‘Biz size azap edici değiliz. Siz yaptığınız günahlara istiğfar ettiğiniz takdirde Biz sizin kılınıza bile dokunmayız.’ Cenâb-ı Mevlâ diyor. O’nun sözünden daha güzel bir şey var mı? Onun için siz bu zikir meclislerini, dersleri ganimet bilelim. Boşuna verilmiş şeyler değil. İstiğfar edelim. Çok şeyler var. Demek ki amel defteri böyle devam ediyor.

Birincisini söyledik. İkincisini söyledik mi? ‘Faydalı bir ilim bırakmak’ Kitap yazmak… Sağlığındayken vaaz etmek… Bunlarda hayr-u hasenata giriyor. ‘Bir kişinin hidayetine sebep olmak vadiler dolusu deveden daha hayırlıdır.’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Kime diyor bunu Peygamber Efendimiz? Hazreti Ali Efendimize. ‘Ya Ali! Sen bir kişinin hidayetine sebep olursan…’ Bir sebep yani bir laf söylersin, bir nasihat edersin tutar onu daha sonra işte yüklenip gidersin. Zikir de öyle değil mi? Dağlar kadar insana böyle sevap olarak yazılır. Oda öyle.

Üçüncüsü, arkadan dua edecek salih bir evlat… İster kız olsun, ister erkek olsun. Bu hiç fark etmez. İslam böyle diyor. Yoksa cahiliye âdeti gibi kızları bir köşeye itip veyahut kumlara gömmek katiyen men ediyor bunu. Onlar âr olarak kabul ediyorlardı kız evladını. Bide açlık sebebi ile öldürüyorlardı. Kumlara gömüyorlardı. O adet öyleydi. Öyle canavar bir toplum, dalalet içerisinde bir toplum idiler. Peygamberimiz geldi ve onları tuttu kaldırdı. Bunların hepsini ortadan (kaldırdı). Faizi kaldırdı. Adam öldürmeyi kaldırdı. Güzelliği getirdi. Cenâb-ı Mevlâ buyuruyor ki:

وَلَا تَقْتُلُٓوا اَوْلَادَكُمْ مِنْ اِمْلَاقٍؕ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَاِيَّاهُمْۚ

‘Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; Biz sizin de rızkınızı veririz, o çocuklarında rızkını veririz.’ (En’âm suresi, 151) Bundan korkmayın ama tabi rızka da talip olun. Tembel tembel oturmayın. Yeryüzünün hazineleri elimizde. Bin bir çeşit meyve var, değil mi? Yenilecek içilecek. Her günde başka bir meyve bulunuyor, çıkarılıyor. Bunlar mevcut burada, Dünyada da yeni yeni faydalarını keşfediyorlar. Botanikler filan buluyorlar, çıkartıyorlar. Bir mangoyu düşünün. Bir muzu düşünün, değil mi? Tabî olanların hepsinin ayrı bir faydası var. Bunların hepsini Hazreti Allah bize tahsis etmiştir. ‘Ben dünyayı salih kullarım için, salih kullarıma Ben dünyayı miras olarak, mirasçı olarak bırakacağım.’ o şekilde buyuruyor. Salih olmak lazım demek ki. Nice insanlar gelip geçiyor üzerinden. Onları Hazreti Allah siler. Salih, mü’minleri o saraylara kondurur. Bu kadar basit. Allah Azimüşşân cümlemize mededü inayetler nasip eylesin. Böyle bir konuşma yapmak geldi içimden. Hata ettik ise affola.

Arkadan dua edecek yani ‘Allah, annemden babamdan razı olsun.’ diye dua edecek bir evlat bıraktığın takdirde arkadan sana sevap gürül gürül akar. İbadet ediyor, namaz kılıyor.

رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقٖينَ اِمَاماً

(Furkan suresi, 74)

 ‘Ey Rabbim! Bize göz aydınlığı olacak evlatlar ver, ihsan eyle.’ Değil mi? Böyle dua edilir. Ayetler bunlar. Bize dualarla öğretilmiş.

‘Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten vefi’lâhirati haseneten’ ‘Ya Rabbi! Dünyada bize iyilikler ver. Ahirette de iyilikler ver.’
‘Ve kınâ ‘azâbe’n-nâr’‘Bizi azaptan koru.’

‘Rabbena’ğfirlî’‘Ey Rabbim beni mağfiret eyle!’
‘ve li vâlideyye’‘Anneme babama da mağfiret et.’

Bak! Ne kadar güzel söylüyor. Önce can sonra canan ondan sonra böyle gidiyor. İlk önce kendini kurtaracak, kendine dua edecek. Çünkü insan böyle yaratılmış. Ondan sonra da ‘vâlideyye’ ‘annemi babamı’ondan sonra da ‘ve lil mu’minîne’ ‘bütün mü’minleri’ diyor. Müslüman o ahiretin nasıl güzel olduğunu, cennetin nasıl güzel olduğunu anlayabildiği kadar ayetlerle, hadislerle anlıyor. Yani onu tarif etmekte mümkün değil. Anlayabildiği kadar anlıyor. Ve istiyor ki bütün insanlık da hidayet bulsun özellikle Müslümanlar kurtulsun. Annemi babama da ve bütün mü’minlere de mağfiret eyle.

Ahiretin güzelliklerini ayet anlatıyor ama biz tasavvur ve hayal edemiyoruz. Ancak belli bir noktaya kadar. Size bir hadis daha okuyayım mı? Bugün siz iyi bir dinleyicisiniz. Bende bir rahatlık var anlatmak için böyle bir istek geldi. Konuşana değil konuşturana bak. Öyle mi? Hadis-i Kutsi, ‘Ben salih kullarım için hazırladım, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın da işitmediği ve ben-i âdemin kalbine hayaline gelmeyecek şekilde güzelliklerle cennetler hazırladım.’Ve bize ondan sonra Cenâb-ı Allah diyor ki: ‘Bu yerlerden, göklerden daha geniş olan Allah’ın mağfiretine koşunuz.’

Abdullah DEMİRCİOĞLU

MAKALE