Ebu Hureyre (r.a) Nasıl Bu Kadar Çok Hadis Nakletmiştir?

Gelecek Önünüzde Keşfedilmeye Hazır
Ebû Hüreyre (r.a) şöyle buyurur: “İnsanlar: «Ebû Hüreyre çok hadîs rivâyet ediyor.» deyip duruyorlar. Hâlbuki Kitâbullâh’ta şu iki âyet olmasaydı hiçbir hadîs nakletmezdim:

«İndirdiğimiz açık delillerimizle baştanbaşa hidâyet olan âyetlerimizi -Biz kitapta insanlara apaçık bildirdikten sonra- söylemeyip saklayanlar yok mu, işte onlara Allah lânet eder ve bütün lânet şânından olanlar da lânet eder.

Ancak tevbe edip hallerini ıslah edenler ve hakîkati açıkça bildirenler başkadır. Ben onları bağışlarım. Ben tevbeleri çokça kabul eden ve çokça merhamet edenim.» (el-Bakara, 159-160)

Muhâcir kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensâr kardeşlerimiz de malları (ve toprakları) için çalışmakla meşgûl olurken Ebû Hüreyre karın tokluğuna Rasûlullâh (s.a.v)’in yanında durur, O’ndan hiç ayrılmaz ve onların hazır bulunamadıkları meclislerde hazır bulunur, onların belleyemedikleri sözleri bellerdi.” (Buhârî, İlim, 42)

Ebû Hüreyre (r.a) çokça hadîs-i şerîf ezberlemiş, bu âyet-i kerîmelere bakarak ilmi gizlemenin haram olduğunu bilmiş ve mümkün olduğu kadar bildiklerini neşretmeye çalışmış, bu sebeple de rivayetleri herkesten çok olmuştur.

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle buyurur:

“İnsanlar, «Ebû Hüreyre çok fazla (hadîs) rivâyet ediyor» diyorlar. Hâlbuki bunun sebebi, karın tokluğuna devamlı Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in yakınında bulunmamdır. Hiç mayalı ekmek yemez, gösterişli elbise giymezdim. Bana kadın veya erkek hiç kimse de hizmet etmezdi. Ve sık sık açlıktan karnıma taş bağlardım. Bir kimseden, sadece beni eve götürüp karnımı doyursun diye, ezberimde olan bir âyeti, (sanki bilmiyormuşum gibi) bana okutmasını isterdim. Fakirlere karşı insanların en hayırlısı Câfer bin Ebî Tâlib (r.a) idi; o bizi eve götürür ve evinde ne varsa bize yedirirdi. Hattâ çoğu zaman boş yağ tulumunu bile bize ikrâm ederdi. Onu yarardı, bizde içinde kalanı yalardık…” (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî, 10. Krş. Buhârî, İlim, 42)

Yine Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatır:

“İnsanlar, «Ebû Hüreyre, Peygamber Efendimiz’den çok hadîs-i şerîf rivayet ediyor!» diyorlar. Bir kişiyle karşılaştım:

«‒Rasûlullah (s.a.v) dün akşam yatsı namazında ne okudu?» diye sordum.

«‒Bilmiyorum!» dedi.

«‒Sen o namazda hâzır bulunmadın mı?» dedim.

«‒Evet, bulundum» dedi.

«‒Ama ben biliyorum, şu şu sûreleri okudu» dedim. (Buhârî, el-Amel fi’s-salâh, 18)

İlmi ezberlemek ve ömrün sonuna kadar ilim öğrenmeye devam etmek lâzımdır.

 

İlim öğrenmeye öncelik ve ağırlık vermek daha faziletli bir davranıştır.

Ebû Hü­rey­re (r.a) şöyle anlatır:

Fahr-i Kâ­inât (s.a.v) Efen­di­miz’e:

“–Yâ Ra­sû­lal­lâh! Siz­den pek çok ha­dîs işi­ti­yo­rum fa­kat on­la­rın bir­ kısmını hâ­fı­zam­da tu­ta­mı­yo­rum.” dedim.

Bu­nun üze­ri­ne Pey­gam­ber Efen­di­miz (s.a.v):

“–Ridânı (elbiseni) ye­re ser!” bu­yur­dular. Ben de ser­dim.

Ra­sû­lul­lâh (s.a.v) mü­bâ­rek el­le­riy­le bir şey avuç­la­yıp ri­dâ­nın içi­ne atı­yor gi­bi yap­tılar. Ar­dın­dan:

“–Ri­dâ­nı top­la!” bu­yur­dular.

Topladım ve ondan sonra hiç­bir şe­yi unut­ma­dım. (Buhârî, İlim, 42, İ’tisâm, 22; Tir­mi­zî, Me­nâ­kıb, 46)

Yine Ebû Hüreyre (r.a) şöyle buyurmuştur:

“Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den iki kap (ilim) ezberledim. Birisini insanlara neşrettim. Diğerine gelince, eğer onu yaysaydım şu boynum kesilirdi.” (Buhârî, İlim, 42)

Abdullah DEMİRCİOĞLU

MAKALE