Zuhur Dergisi 28.Sayımız Çıktı

Gelecek Önünüzde Keşfedilmeye Hazır
Merhabalar sevgili dostlar... Sizlerle birlikte olmanın hazzını bir kez daha yaşıyoruz.

Merhabalar sevgili dostlar...

Sizlerle birlikte olmanın hazzını bir kez daha yaşıyoruz.

İslam dini ve medeniyetinin engin tecrübesinde yol alırken bu kez siz değerli okurlarımızın dikkatlerini Ehl-i Sünnet’e karşı yapılan saldırılara çekmek istiyoruz.

Katliamlar, darbe girişimleri, ekonomik ambargolar madalyonun görünen yüzü elbette...

Asıl tehlike mü’minleri birbirine düşürmek ve itikatlarını bozmak için ardı arkası kesilmeyen faaliyetlerde kendisini gösteriyor. Öncesinde mezhepler, sonrasında hadis-i şerifler ve nihayet Kur’ân'ı Kerim’e kadar uzanan iyi çalışılmış, şeytani bir zekâyla planlanmış yoğun bir dizi saldırı sarmalına maruz bırakılıyoruz son dönemlerde.

Bizim değerlerimizle bize saldırıyorlar. Mesela mezhepleri inkâr edenlerin dilinde hadisler, hadisleri inkâr edenlerin dilinde ise Kur'ân ayetleri geziyor. Sanki onlar birbirinden gayrıymış gibi, aralarında bir ayrılık ve başkalık varmış gibi bizlere sunuluyor.

Hâlbuki Kur’ân ayetleri, hadis-i şerifler ve mezhepler birbirleriyle tenakuz halinde bulunmayıp bilakis biri diğerini teyit etmektedir.

Kur’ân sadece metniyle değil, ayet sıralamaları, harflerin işaretleri, cümle durakları ve kıraatiyle yani okunuşlarıyla bir bütün olan kitaptır. Oysaki Kur’ân'ın metni haricinde bu sayılan hususlar sünnet ile sabittir. Demek ki sünneti inkâr, Kur’ân'ı anlamamızı ve anlamlandırmamızı da imkânsız kılacaktır.

Mezhepler ise ayet ve hadislerin sahih bir usulle irdelenip, bu konuda ilim sahibi olmayan avamın onlardan sağlıklı bir şekilde istifadesini sağlayan ekollerdir.

Yoksa usulsüz teviller ile ayet ve hadisleri hakiki anlamlarından kopararak istenilen manayı verebilmek, istedikleri noktaya çekmek hiç mümkün olabilir miydi?

Mü’minler olarak bu oyunu açıkça görebilmeli, teşhisi sağlıklı bir şekilde koyabilmeliyiz. Et tırnaktan nasıl ayrılabilir? Aynı vücudun azaları nasıl birbirine düşman olabilir?

Batıl işte böyle bir şeydir. Savunduğu bir sözüyle diğer sözünü yalanlar. O yüzden hakikatte çok zayıf ve zamanı gelince de yok olmaya mahkûm fikir ve ideolojilerdir.

Hakikatin güneşi ise kendi kendini teyit ve tekit eder. O, ebedâ batmaz.

Rabbimiz sevâd-ı a‘zama ittibada sebat eylesin bizleri.

Bâkî ve kevserî selamlar…

ZUHUR DERGİSİ 28.SAYIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

DERGİ