Hayatın bunca meşakkati altında koşa koşa zikir meclisine geldiniz. İşte bu bir hicrettir. Sıcak yuvanızı terk ettiniz, niçin? Çünkü Peygamber Efendimiz zikir meclislerini cennet bahçesine benzetti, onun için koşa koşa geldiniz.
İşte niyet işte hicret! Bu bir hicret değil mi? Evet bu da bir hicrettir.
Herkes keyfindeyken, kahvede eğlencesi peşinde iken, belki de televizyonunun karşısındayken sizler burada bir zikir meclisi, cennet bahçesi var diye buraya geliyorsunuz. İşte bu da bir hicret sayılıyor. Buraya gelirken nefsinizin karşısında direniyorsunuz. Kim bilir kaç defa nefis karşınıza çıktı, şeytan karşınıza çıktı;
“Yahu gitme, ne işin var orada, saatlerini alıyor, evinde yatıp istirahat etmesini de mi bilmiyorsun, işte aksırıyorsun, hastasın, şuran acıyor, buran acıyor, şuran sızlıyor…” diye vesvese verdi. Ama siz bu vesveseye kulak asmayıp, onun hilesine aldanmayıp buraya geldiniz.
İnsanın karşısına nefsi ve şeytan çıkarak onu iyilik yapmaktan alıkoymaya çalışıyor. Nefis ve şeytan bizi Allah ve Resûlü’nün yolundan gitmekten alıkoymamalıdır. Nefsin ve şeytanın vesvese ve arzularını elimizin tersiyle itip Allah ve Resûlü’ne hicret etmeliyiz.
İşte bizler zikrullah ile nefis ve şeytanı bırakıp Allah ve Resûlü’ne hicret ediyoruz. Cenâb-ı Allah’ı zikretmek için buraya koşuyoruz. Ve bu hareketimiz de yani Allah’ı zikretmemiz de bir hicret oluyor.
Zikir yolunda Azimli Olmak
Cenâb-ı Allah (c.c) kendini zikreden insanları hiçbir zaman boş bırakmaz, onları kapısından boş çevirmez. Cenâb-ı Allah’ın kapısını çalacaksın. Kaç sene? Kâh beş sene kâh on sene. Başka kapı var mı? Yok! Başka kapı yok. Bir gün mutlaka sana açılacaktır. Senin bir padişahtan çok zaruri bir ihtiyacın olsa, bırak padişahı bir adamdan çok zaruri bir ihtiyacın olsa, o ihtiyacın halledinceye kadar o adamın kapısını çalmaz mısın? Hastasın, bir ilaca ihtiyacın var. O ilacı buluncaya kadar, çalmadık kapı bırakır mısın? Bir işin olduğunda da o işini halletmek için verilen randevuya vaktinde gitmez misin, randevu vermezse verinceye kadar uğraşmaz mısın? Bu ihtiyaçların halledinceye kadar azimle uğraşmaz mısın?
İşte bizler de Cenâb-ı Allah’ın kapısında böyle azimkâr olmalıyız, Cenâb-ı Allah’ın kapısını çalacaksın. “Allah” diyeceğiz, “Ya Rabbi Sana muhtacım, senden başka ihtiyacımı giderecek yok!” deyip, O’nun kapısını çalacağız. Ve Hz. Allah belki bugün belki yarın belki yarından daha yakın bize kapısını açacaktır.
Ama şunu unutmayın ki: burada Cenâb-ı Allah’ı zikrediyoruz. Emin olunuz ki günahlardan arınmış olarak bu meclisi terk ediyoruz. Bunu yeminle söyleyebiliriz çünkü Rabbimiz, (Peygamberimizin bize buyurduğu) hadisinde; bırakın içten, gönülden zikretmeyi, zikir meclisinde oturanların bile şaki, günahkâr, cehennemlik olmayacağını haber veriyor. (Riyazu’s-Sâlihîn, III/48-50) Cenâb- ı Allah kendisini zikretmek hususunda bize yardım eylesin, Zikir yolu Peygamberimizin mübarek yoludur. Eğer öyle olmamış olsa idi Peygamber (s.a.s) Efendimiz “Allâhümme einnî alâ zikrike / Allah’ım seni zikretmek hususunda bana yardım eyle (Ebû Dâvûd, VI/26) demezdi. Bütün günahları affedildiği halde Peygamberimiz; Allah’a kendisini zikretmek hususunda yardım etmesi için dua etmiştir.
Evet, bu yol, zikir yolu Peygamber Efendimizin mübarek ve nurlu yoludur. Bizler de bu yolda azimli olmalıyız.
Abdullah DEMİRCİOĞLU