Kâfirin, Münafığın, Müminin Kabir Hayatı

Gelecek Önünüzde Keşfedilmeye Hazır
Çok aziz ve pek kıymetli mümin kardeşlerim! Yazımızın konusu, “Hadisler ışığında kafir ve münafıkların kabir hayatı” hakkında olacaktır.

Aziz mümin kardeşlerim ölümle başlayan ve ahiret hayatının ilk bölümünü temsil eden kabir hayatına ve onun hadislerle açıklanan safhalarına iman, İslam itikad nizamının mühim bir esasını teşkil eder. Bu yazımızda akıl ve ilim gücüyle öğrenilemeyecek olan kabir hayatının kafirler ve münafıklar için nasıl gerçekleşeceğini Peygamberimizin hadisleriyle açıklamaya çalışacağım, tesirini cümleniz üzerinde halk buyurmasını yüce Rabbimizden niyaz ediyor, kafalarınızı ve kalplerinizi İslâm mantığıyla ayarlayarak okumanızı diliyorum.
Allah’a, kanunlarına  ve inanılması gerekli İslâmi esaslardan birisine inanmayan kafir ve şeklen inanır göründüğü halde kalben inanmayan münafık kişi, ölüm komasına girip ahirete yöneldiğinde, semadan siyah yüzlü melekler inerler. Beraberlerinde getirdikleri can yakıcı elbiseyle o kişinin etrafında göz alabildiğine bir topluluk halinde  otururlar. Ölüm meleği de gelerek baş ucuna oturur ve şöyle der:
"Ey kötü, pis ruh! Allah’ın gazabına doğru  bedeninden çık!” Kızgın şişin ıslak yün içerisinden çıkarılması gibi, ölüm  meleği, ruhu bedenden soyarak alır. Ölüm meleği, canı alır almaz semadan gelen melekler bir lahza olsun ruhu ölüm meleğinin elinde bırakmazlar. Onu alırlar ve getirdikleri, cehennemi elbiseye sararlar. Bu inkarcı ve isyancı ruhtan yeryüzündeki laşe kokularının en kötüsü gibi bir koku çıkar. Melekler bu ruhla yükselirler. Karşılaştıkları melekler cemaatinin her biri bu kötü ruhta kimdir diye sorarlar. Refâkatçi meleklerde dünyada isimlendirildiği adların en kötüsü ile falandır diye onu tanıtırlar. Dünya göğüne geldiklerinde melekler gök katının bu ruha açılmasını isterler fakat açılmaz.
Peygamberimiz (s.a.s) Efendimiz, sözlerinin bu kısmında A’raf suresinin şu anlamdaki 40. ayeti kerimesini okuyor: “İndirdiğimiz ayetlerimizi, Kur’an yasalarını yalanlayıp da o ayetlerin kurduğu düzene baş kaldıranlar için gök kapıları açılmayacak, onlar cennete giremeyeceklerdir?” Ve sonra kafir ve münafığın ruhunu getiren meleklere Allah Zü'l- Celâl şöyle buyurur: “Bunun amel kitabını siccine, yerin en alt tabakasındaki inkarcıların ve şeytanların amellerinin kayıtlı olduğu  mühürlü divana yazın.” Sonra o kötü ruh boşluğa atılır.
Allah’ın Resulü açıklamalarının bu bölümünde de Hacc Suresinin şu anlamdaki 31. ayeti kerimesini okumuştur: “Kim Allah’ın zatına ve kanunlarına eş koşarsa o yüksekten düşüp de parçalanmış ve  kendisini kuş kapmış, yahut rüzgar onu uzak bir yere atmış nesne gibidir.”   
Neticede ruh kabirdeki cesedine döndürülür. Kabir onu şu sözlerle karşılar: “Yazıklar olsun sana, üzerimde gezenlerin bana en çirkini olanı sendin. Bana geldiğin ve seni teslim aldığım bugün sana yapacaklarımı göreceksin. Sana yazıklar olsun. Seni benim hakkımda kim aldattı. Sen benim imtihan konağı, zulmet meskeni, yalnızlık evi ve insanların cesedini kemiren bir yurt olduğumu bilmiyor muydun?” Bu sırada siyah yüzlü gök gözlü Münker ve Nekir adlı melekler gelir. Bu sual melekleri ile imansız arasında bir engel olmaz. Onu oturturlar. Müthiş bir korku içersinde ve feryat ederek oturur.
Melekler sorar:
- Rabbin kimdir? Ne söylediğini bilmeyen şaşkınlar gibi mırıldanarak cevap verir:
- Bilmiyorum.
- Size Peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammed hakkında ne dersin?
- Muhammed, aleyhisselam ile ilgili bir şey bilmiyorum.
- Senin dünyada böyle dediğini, şimdi de böyle söyleyeceğini biz melekler olarak biliyorduk, derler.
Sualleri cevaplandıramadığı bu hengâmede. Oraya çirkin yüzlü pis kokulu ve kötü elbiseli bir kişi gelir ve şöyle der:
- Allah’ın gazabına uğrayacağın ve elem verici daimi bir azapla azaplanacağın için vay haline! O da şöyle der:
- Allah cezanı versin, sen kimsin?
- Ben senin batıl inancın ve kötü amelinim. Sen Allah’a itaatten kaçınan, sapık düşünce ve işlere koşan bir adamdın.
Derken gökten bir görevli melek kabirle alakalı meleklere şu talimatı verir:
- O yalan söyledi ona ateşten döşek yayın, ona ateşten giysiler giydirin.”
Bundan sonra ona kör sağır ve dilsiz olup, yanında bütün insanların ve cinlerin kaldıramayacağı ağırlıkta ve bir dağa vurulsa toprak haline getirecek güçte demirden topuz bulunan bir melek musallat edilir. Bu melek kafir ve münafık ruhun iki gözü arasına öyle bir darbe vurur ki; insanlar ve cinlerden başka doğu ile batı arasındaki her canlı varlık onun feryadını işitir. Kabrinden cehenneme bir kapı açılır, açılan bu kapıdan cehennemin harareti ve kavurucu dalgaları kabrin içine dolarak onu sarar, sonra da kabir onu daraltır da kaburga kemiklerini parçalar.
Allah bu inkarcı ve isyancı kula yetmiş büyük yılan musallat eder ki; o yılanlardan biri yeryüzünde solusaydı, yani nefes alsaydı dünya durdukça yer hiç bir şey bitiremezdi. İşte her biri bir inkarı ve isyanını temsilen bu yılanlar Allah’ın huzurunda mahkeme olunmak üzere kabirden kalkacağı  güne kadar onu sokar ve ısırırlar. Ve bu sokma ve ısırmalarına ta kıyamete kadar devam ederler.
Aziz müminler! Kafirler ve münafıklar için kabrinde ruha çektirilecek bu azap, bedenin kabrindeki toprağa karışmış mevcut vücut birimlerine de hissettirilecek.
Azabın bir kısmını hadislerle açıkladım. Müminlerin imanı, kafirin küfrü, münafığın da nifakı üzerinde diriltileceği kabirde dehşet verici azap yalnız kafirlere ve münafıklara mahsus olmayacaktır. Namaz kılmamak, zekat vermemek, içki içmek, zina yapmak, faiz yemek, yalan söylemek gibi suçların sahibi müminler içinde kabir azabı vardır.
Bunun içindir ki; Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Dünyanın oyun ve eğlence vasfındaki söz ve işlerine dalarak kabirleri ve imtihanını unutan insan ne kötü kuldur! Kabir azabından Allah’a sığınınız.”
Kabir hayatının açıklanan ve açıklanamayan bütün safhalarına tam bir şekilde inanalım. Şüpheye yer vermeyelim. Peygamberimiz gibi dualarımızda kabir imtihanı ve azabından Allah’a sığınalım.
Cenab-ı Allah (c.c) Hz'leri Müminun Suresinde buyuruyorlar ki: “Onlardan her birine ölüm gelip çatınca tekrar tekrar şöyle diyecektir: ‘Rabbim beni dünyaya geri gönder. Tâ ki ben zâyi edip kaybetmiş olduğum ömrüm mukabilinde iyi amel ve harekette  bulunayım.’ Hayır onun söylediği bu söz neticesiz boş bir laftan ibarettir.”
 
 Abdullah Demircioğlu

MAKALE