Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu: “Kalktım ve kardeşim Cibril! Sana ne oldu?” dedim. Cebrail (as) “Ya Muhammed! Ne senden önceki ne de senden sonra ki hiç kimseye ikram edilmeyen bir kerametle bu gece seni Rabbime götürmem için Rabbim beni sana gönderdi. Muhakkak ki sen Rabbin ile konuşmayı ve ona bakmayı murad ediyorsun ve bu gece Rabbinin kudreti ve azametinden çok acaib şeyler görürsün” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kalktı abdest aldı ve 2 rekât namaz kıldı. Sonra Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimizin (sav) göğsünü yardı. Kalbini çıkartıp zemzem suyuyla 3 kere yıkadı. Ondan eziyet gitti iman ve hikmet doldurup yerine yerleştirdi. (Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kalbi 3 kere yarıldı. 1. Yarılış: 5 yaşında iken, Beni Sad kabilesinde, 2. Yarılış: 40 yaşında, risalete tahammülü hâsıl olsun için ilk vahiy geldiğinde, 3. Yarılış: 52 yaşında, İsra gecesi göreceği acaib şeylere kalbi dayansın için kalbi yarıldı.) Sonra Burak adında bir binit getirildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun üzerine bindirildi.
Rasulüllah’ın (sav) Sidret- ül Münteha' ya kadar göklere yükselişi hep bu miraç ile olmuştur. Dünya semasına gelince; Cebrail (a.s) semanın açılmasını istedi. İçeriden soruldu: “Sen kimsin?” “Ben Cebrail‟ im!” “Yanında kimse var mı?” “Yanımda Muhammed (sav) var!” “O, miraç için mi gönderildi?” “ Evet!” Hemen kapıyı açtılar ve beni selamladılar. Birde ne göreyim, semayı muhafaza eden İsmail isminde müvekkel büyük bir melek, yanında 70 bin melek ve o meleklerden her birinin yanında da 100 bin melek vardı. Birinci kat semada, Peygamber Efendimiz (sav) orada oturan sağında ve solunda bir takım karartılar bulunan, sağına baktıkça gülen, soluna baktıkça ağlayan bir zat ile karşılaştı. Cebrail (a.s) Rasululullah' a (sav), “ Ona selam ver!” dedi. Peygamber Efendimiz de (sav) selam verdi. O da, selamla karşılık verdi
―Hoş geldin Safa geldin Ey Salih Peygamber! Ey Salih oğlum!” dedi. Peygamber Efendimiz (sav) de; “Ya Cebrail! Bu kimdir?” diye sorduğunda; Cebrail (as), “Baban Âdem‟ dir (as) . Sağındaki ve solundaki şu karartılar da, O‟ nun soyundan gelen çocuklarının ruhlarıdır. Sağında olanlar cennetlik, solunda olanlar cehennemliktir. Sağına bakınca güler, soluna bakınca ağlar.'' dedi.
— Sonra 2. kat semaya çıktık. Orada Yusuf (as) ile buluştuk. Yanında ümmetinden kendisine tabi olanlarda vardı. Peygamber Efendimiz (sav) , 3. kat semada iki teyzezade Yahya (as) ve İsa (as) ile görüştü. 4.kat semada İdris (as) ile görüştü. 5. kat semada Harun (as) ile görüştü. 6. kat semada Musa (as) ile görüştü. Musa (a.s) uzun boylu, esmer tenli, kulaklarına kadar uzanan düz saçlı, hafif etli idi. Karşılaştığı Peygamberlerin hepsi ''Hoş geldin Ey Salih kardeş! Salih Nebi! '' dediler. Peygamber (sav) Musa (as) ın yanından geçince Musa (as) ağladı. “O’na niye ağlıyorsun? ” denilince, şöyle cevap verdi; “Çünkü benden sonra bir delikanlı peygamber oldu. Onun ümmetinden cennete gidecekler, benim ümmetimden cennete gideceklerden daha çok!” Rasulullah (sav) anlatmaya devam ediyor, “Daha sonra 7. kat semaya geçtik. Orada İbrahim (as) ile buluştum. Beyti Mamur‟ un kapısının önündeki bir kürsü üzerinde oturuyordu. Beni selamladı,
―Hoş geldin Ey Salih Nebi! Hoş geldin Ey Salih Evlat!” dedi. (O‟ na, soyundan gelen çocuklarından en çok benzeyen Peygamber (sav) idi.) Burada bana denildi ki, “İşte senin ümmetinin mekanı! ” Sonra Beytül Mamur‟ a girdim, içinde namaz kıldım. Bu beyti her gün 70.000 bin melek tavaf ederdi ve bir daha tavaf için sıra gelmezdi. Peygamber (sav) burayı anlatırken Müddessir suresi 31. ayeti kerimeyi okudular. ''Rabbinin askerlerinin adedini ancak Rabbin bilir.''
Peygamber (sav) 7. kat semada gördüklerini anlatmaya devam ediyor: Cebrail (as) bana: “ İşte bu Sidret-ül Münteha’dır! Ümmetinden, Senin sünnetin üzere gidenlerin yükseleceği en son makam burasıdır. Burada dört nehir vardır. İkisi batıni, ikisi zahiri nehirdir! Ben sordum. Bunlar nedir Ey Cebrail! Cebrail (as) dedi ki; “Zahiri olanlardan biri Nil, diğeri Fırat‟ tır. Batını nehir, Kevser ve Rahmet nehridir.”
Sidret-ül Münteha: Meleklerin ve peygamberlerin ilmi oraya kadardır. O, son noktadır. Onun ötesi sadece Hz. Allah' ın bileceği bir âlemdir. Ondan ötesine ne bir melek ne de bir başka kimse geçer.
Cebrail (as) ; ''Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım'' diyerek Sidret-ül Münteha‟ da kaldı. Peygamber (sav) şöyle buyurdular: “Sidre‟den sonra öyle bir yere yükseldim ki, kaza ve kaderi yazan kalemlerin çıkardıkları sesleri duydum. Arşın altına geldiğimde, arşın üstüne baktım, ne zaman var, ne mekân, ne cihet. Hiçbir beşerin ve meleğin ulaşamayacağı bir yakınlık ile alemlerin Rabbine yaklaştım. O makamda Hz Allah ona en büyük lütfu olan cemalini gösterdi.
Rasulüllah (sav) şöyle buyurdu: “Rabbimin sesini işittim: “Yaklaş Ey Muhammed “ Ben de Kab-ı Kavseyn yani iki yay miktarı yaklaştım. Rabbimin ilhamıyla şunları okudum, “Her çeşit azamet, mülk, bedenle yapılan ibadetler ve salih ameller Allah’a aiddir.” deyince, Allahu Teala karşılık olarak;
“Ey Peygamber (as) Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun” diyerek Rasulullah (sav) e iltifat etti. Sonra Rasulullah (sav) Allahu Teala’nın bu iltifatına diğer peygamberleri, melekleri ve iyi kulları ortak ederek, “Allah’ın rahmeti bizim ve bütün salih kulların üzerine olsun!” buyurdu. Ve bu konuşmalara şahit olan melekler; bu şahadeti söylediler. “Ettehiyyatü” diye meşhur olan bu sözler, bütün namazlarda teşehhütte otururken okunmakla, Miraçta Hz.Allah ile Rasulullah arasındaki o kutsi sohbeti hatırlatmakta ve benzeri bir mükâlemeye namaz kılana mazhar etmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav) miraçta,
1-Ümmetinden şirk koşmamak şartıyla ''La ilahe illallah ''diyen her müslümanın cennete girebileceği müjdelendi.
2-Bakara suresinin son ayetleri (Amenerrasülü ) verildi.
3-Her gün kılınmak üzere 50 vakit sevabına denk 5 vakit namaz farz kılındı. Peygamber Efendimiz (sav) miraçtan dönerken Hz. Musa'nın (as) yanına gelince Hz. Musa (as); ''Allah sana neler emretti?''diye sordu. Peygamberimiz (sav) de, 50 vakit namazla emrolunduğunu söyledi. Hz Musa (as): ''Ey Allah'ın Resulü!50 vakit namaz çoktur, bu senin ümmetine ağır gelir, yapamazlar Rabbine iltica et de hafifletsin!'' dedi.
BURAK‘IN BİÇİMİ VE NİTELİĞİ
BURAK: Katırdan küçük, merkepten büyük, beyaz, iki uyluğunda çarpınca ayaklarını hızlandıran iki kanadı bulunan bir hayvan idi. Ne erkek ne dişi idi. Ayağını gözünün alabildiği en son noktaya basıyordu.
MEKKE İLE MESCİD‘ İ AKSA ARASINDAKİ YOLCULUK;
Bir müddet gidince Cebrail (a.s.) bana,“İn ve 2 rekat namaz kıl.” dedi. Ben de dediğini yaptım. Cebrail (a.s.) “Burası Yesrib (Medine)‘ dir.” Dedi. Sonra bir müddet daha gidince Cebrail (a.s.);
―Tekrar in ve namaz kıl.” dedi. Ben de dediğini yaptım. Cebrail (a.s.) “Burası Meyden‘ dir. Musa (a.s.) ın ağacının dibinde namaz kıldın.” dedi.
Sonra bir müddet daha gidince Cebrail (a.s.) bana “İn ve namaz kıl” dedi.
Ben de tekrar dediğini yaptım. Cebrail (a.s.) “Burası Hz. İsa (a.s.)‘ın doğum yeri olan Beyti Lahm’dır” dedi. Burak‘ ın üzerinde ilerlerken ağzında alevler dolu bir ifritin bana doğru geldiğini gördüm. Cebrail (a.s.) “Ey Allah‘ın Rasulü sana bir kaç cümle öğreteyim, onu okuduğun zaman bu ifritin ateşi söner.” dedi. Ben de “Öğret!” dedim. O, da bana şu duayı öğretti. Ben bu duayı okuduğum zaman o ifritin ateşi sönüp yok oldu.
Bir müddet ilerledikten sonra ekin ekip, o ekini hemen biçen bir kavim gördüm. Ve biçtikleri gibi ekin yeşeriyordu. Cebrail’e (as) “Bunlar kim?” diye sordum. O, “Bunlar Allah yolunda cihat edenlerdir. Onların iyilikleri 7.000 kat katlanır” dedi.
(…. Ama (hayır yolunda) her hangi bir şey harcarsanız O Mevla onun yerine (kat kat fazlasıyla) bedelini verir. Zaten rızık verenlerin en hayırlısı ancak O‟dur.)(SEBE SR. 39. AYET)
— Sonra sağ tarafımdan “Ya Muhammed bana bak! Sana bir şey soracağm!” diyen bir münadi işittim. Fakat ona cevap vermedim.
Cebrail‟e (as) “Bu nedir?” diye sordum. O, “Bu, Yahudi sesi idi. Eğer durmuş olsaydın bundan sonra Yahudiler senin ümmetine galip geleceklerdi ve Tevrat‘ a sarılacaklardı.” dedi. Sonra aynı şekilde sol tarafımdan bir münadi işittim. Fakat ona cevap vermedim. Cebrail‟e (as) “Bu nedir?” diye sordum. O, “Bu, Hıristiyan sesi idi. Eğer durmuş olsaydın ümmetin Hıristiyanlara mağlup olup İncil‘ e sarılacaklardı.”dedi.
Sonra üzeri zinetlerle dolu bir kadın gördüm. O, “Ya Muhammed bana bak!” dedi. Ben ona iltifat etmedim. Cebrail (a.s) “Bu, dünya idi. Eğer ona baksaydım ümmetin ahiret üzerine dünyayı tercih edecek idi. “ dedi.
Sonra yolun kenarında bir yaşlı gördüm. Ona da iltifat etmedim.
Cebrail (a.s.) “Bu, dünyadan kalan ömürdür.” dedi.
—Sonra üzerlerindeki yükü taşıyamadıkları halde tekrar yüklenen bir topluluk gördüm.
Cebrail (a.s.) “Bunlar, ümmetinden emanete sahip çıkmadığı halde tekrar onu yüklenenlerdir.” Dedi.
(Vavlardan korkun! Yani velayet, vekâlet, vezarat, vesayet, vedia gibi evvelinde vav olan kelimelerden korkun) denildi.
—Sonra başlarını taşlarla yaran bir topluluk gördüm. Cebrail (a.s.)
―Bunlar, ümmetinden farz namazı terk edenlerdir.” dedi.
—Sonra arkaları ve önleri yamalı olduğu halde hayvanların çayırda otladığı gibi dikenli ve acı cehennem otunu otlayan bir topluluk gördüm. Cebrail (a.s) “Bunlar, ümmetinden zekât vermeyenlerin halidir.” dedi.
O, ot hakkında Allah‟ü Teala Hz.leri; . (Şüphesiz o, şiddetle tutuşmuş ateşin dibinde yetişip çıkan bir ağaçtır) buyurur. (SAFFAT SR. 64. AYET)
—Sonra önlerinde ki temiz ve güzel yemekleri bırakıp, bir tarafta kokmuş pis eti yiyen bir topluluk gördüm. Cebrail (a.s.) ―Bunlar, yanlarında helal ve temiz olan hanımlarını bırakıp pis olan zinaya iltifat edenlerdir.” dedi.
—Sonra yol üzerinde oturan bir topluluk gördüm. Cebrail (a.s.) “Bunlar, ümmetinden yol kesenlerdir.” dedi. Ve şu ayeti okudu, (ARAF SR. 86. AYET)
—Sonra kandan bir nehrin kenarında oturup taşları yutan bir adam gördüm.
Cebrail (a.s.)
―Bu faiz yiyendir.” dedi.
—Sonra dillerini ve dudaklarını demirden makaslarla kesen bir topluluk gördüm.
Cebrail (a.s.)
―Bunlar, ümmetindeki fitneci hatiplerdir. Kendilerinin yapmadığını insanlara anlatırlar.”dedi
—Sonra kurşundan tırnaklarını yüzlerine ve göğüslerine batıran bir kavim gördüm.
Cebrail (a.s.) “Bunlar, insanların gıybetini edip etlerini yiyenlerdir.” dedi.
—Sonra bir taş gördüm. İçinden büyük bir öküz çıktı ve tekrar o taşın içine girmek istedi ama giremedi. Cebrail (a.s.) “Bu, senin ümmetinden büyük bir laf konuşup pişman olan fakat sözü geri çeviremeyen kimselerdir.” dedi.
—Sonra bir vadiye geldim. Hoş ve güzel mis kokuları ve güzel sesler işittim.
Cebrail (a.s.) „Dinle! Bu, cennetin sesidir.” dedi. Cennet “Ya Rabbi bana vaad ettiğini ver!‟ diyordu.
—Sonra bir vadiye geldik, orada çirkin bir ses ve kötü bir koku işittim.
Cebrail (a.s.) “ Kulak ver. Bu, cehennemin sesidir.” dedi. Cehennem "Ya Rabbi bana vaad ettiğini ver!‘ diyordu.
— Sonra köşeye çekilmiş biriyle karşılaştım.
O, “ Gel! Ya Muhammed! ” dedi. Cebrail (a.s.)
― Süratli git o Allah‘ın düşmanı iblistir, senin ona meyletmeni istiyor.” dedi.
—Sonra kabrinde namaz kılar olduğu halde Musa (a.s.) a uğradım. Ve orada 2 rekât namaz kıldım. Bir ağacın altında bir yaşlı ve çocuklar gördüm. Cebrail (a.s.) “ Bu baban İbrahim‘dir! ” dedi. Selam verdim selamımı aldı ve Cebrail‟e (as) “Bu kimdir?” diye sordu. Cebrail (a.s.) “ Oğlun Muhammed‘ dir. ” dedi. İbrahim (a.s.) hayır dua etti. İnip orada 2 rekât namaz kıldım.
İbrahim (a.s.) ın kabri o ağacın altında idi.
—Sonra Beyti Makdis‟ de olan bir vadiye geldik. Cehennem açıldı. Cebrail (a.s.)
“ Ya Rasulallah! Onu nasıl buldun? “ dedi. Ben de, „ Kömür misali!..‟ dedim.
—Sonra Şam‟dan İliya denen bir yere vardık. Orada sayısı sayılmayacak kadar çok melekler beni karşıladı. Buradan sonra Beyti Makdis‟e vardık.
—Cebrail (as) Beyt-ül Makdis' in kıblesine gelip hayvanı orada bulunan bir halkaya bağladı. Bende mescide girip Allah‟ın dilediği kadar namaz kıldım ve orada diğer peygamberlerin ruhları temessül etti.
—Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer peygamberler (Aleyhimüs Selam) tarafından karşılandık. Cebrail (as) bana, “Öne geç ve nebilere iki rekât namaz kıldır! „ dedi. Ben de imam olup namaz kıldırdım.
—Daha sonra Rasülullah' a (sav) iki kap getirildi ki; kabın birisinde şarap, diğerinde süt vardı. “ Bunlardan hangisini istersen al ! ” denildi. Rasulullah (s.a.v) şarabı bırakıp sütü aldı, sütü içti.
Cebrail (a.s) Rasululah (sav) e, „‟ Sen fıtratı seçtin, fıtrata yöneldin! Hamdolsun Allah‘ a ki (cc) Seni fıtrata yöneltti. Eğer Sen, şarabı almış olsaydın, Senden sonra ümmetin azardı! ” dedi.
Cebrail (a.s) Rasulullah 'ı (sav) Beyt-ül Makdis' deki Sahra' nın üzerine çıkardı. Rasulüllah, (sav) orada tabanı Sahra‟ da, tepesi semada, meleklerin inip çıktıkları, bakanların ondan daha güzel bir şey görmedikleri bir miracın kurulu olduğunu gördü. Bundan sonra geçen olayı Rasulüllah' ın (sav) mübarek ağızlarından dinleyelim: “ Bundan sonra miraç (bir tür merdiven) getirildi. Cebrail (as) beni kanadının üzerine koydu ve bu merdivenden Hafaza diye anılan kapıya çıkardı.‘‘
Bunun üzerine Rasulullah (sav) tekrar geri dönüp namazın hafifletilmesini istedi. Önce 10 vakit kaldırıldı. Rasüllüllah Hz. Musa‟ ya (as) uğradığında durumu bildirince; Hz. Musa (as); bunun da çok olacağını söyledi. Bu şekil üzere Rasulullah (sav) bir kaç kere dönerek Rabbine iltica etti. Böylece namaz 5 vakte kadar indirildi. Daha sonra Musa (as) Efendimiz (sav) e dedi ki; “Senin ümmetin her gün 5 vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!” Efendimiz (sav) : ''Rabbimden çok fazla talepte bulundum! Artık utanıyorum, daha hafifletilmesini isteyemem. Ben 5 vakte razıyım. Allah'ın emrine teslim oluyorum. Musa (as) ı geçer geçmez bir münadi nida etti; ''Farzınıı kesinleştirdim! Namazlar günde 5 vakittir ve onlar sevap bakımından 50 'dir. Artık katımda hüküm değişmez.'' Bundan sonra Efendimiz (sav) yeniden Refref ile Sidret-ül Münteha‟ ya, oradan Burak‟ la Kudüs‟e, oradan Mekke‟ye döndürüldü. Peygamber Efendimiz (s.a.v) ertesi gün miraç olayını anlattı. Bunu duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Rasulullah‟ı suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı Müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beyt- ül Makdis' e ve Mekke‟ ye gelmekte olan bir kervana dair sorular sorarak Peygamber Efendimiz (s.a.v) i imtihan etti. Rasulullah‟ ın verdiği bilgilerin doğruluğu Müslümanları şüpheden kurtardıysa da, müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdu ki: ''Ben İsra ve Miraç' ı anlatınca Kureyşliler beni yalanladı. Bana gidip geldığim yerlerden ve Mescid-i Aksa' dan sorular sordular. Hâlbuki ben, Mescid-i Aksa' nın hiçbir özelliğini tesbit etmemiştim. Bu sebepten müşkil durumda kalıyordum. Hz Allah (cc), bana Mescid-i Aksa' yı gösterdi. Ben de Kureyşlilerin bütün sorularına cevap verdim.'' Sahih rivayetlere göre: Kureyşliler Mescid-i Aksa‟ nın kapı, pencere ve cihet gibi her özelliğini soruyorlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v) teker teker cevap veriyordu. Buna rağmen buna da inanmadılar. ''Biz sana Şam‘ dan gelmekte olan develerimizi soracağız; Bize onlardan haber ver.'' dediler. Rasulullah (sav) şöyle cevap verdi: “Evet, falan kimselerin kervanına rastladım. Rehva isimli yerde idi. Bir deve yitirmişler, onu arıyorlardı. Aralarında bir su kabı vardı. Susadım, o kabı alıp su içtim ve kabı yerine koydum.” dedikten sonra kervan ona gösterildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de kervana bakarak “İçlerinden boz renkli bir deve önde olarak falan gün, güneşin doğmasıyla beraber gelecekler.” buyurdu. Rasulullah Efendimiz (sav) in haber vermiş olduğu o gün; müşrikler sabahın erken saatlerinde Seniyye tepesine doğru çıktılar. “Güneş ne zaman doğacak da Muhammed' i yalancı çıkaracağız.” diye bekliyorlardı. Derken içlerinden biri; “Güneş doğdu!” diye haykırdı. Tam o sırada bir diğeri de; ―İşte kervan geliyor, önlerinde boz renkli bir deve tıpkı söylediği gibi!” diye bağırdı.
Hal böyleyken müşrikler yine iman etmediler. “Bu açık bir sihirdir!” dediler. Müşrikler bu miracı Ebu Bekir (ra) a anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini sordular. Ebu Bekir (ra); “O, söylüyorsa şüphesiz doğrudur!” cevabını verdi. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz Ebu Bekir (ra) Peygamber (sav) ''Sıddık'' lakabını verdi.