23 Mart, 2020 - İzlenme: 1315
Zayıf bedenim tutmuyor benim,
Günleri sayarak geçiyor ömrüm,
Değilsem samimi gel yak bu teni!
Karanlık gecelerle yıkıldı gönlüm.
Sessiz sokaklara düşsem haykırarak,
Ne var, ne oluyor diye bakarak,
Uzansam göklere doğru, kavrasam ayı,
Gitsem oralardan ufka sarkarak…
İşte hayal bu, dur denilmiyor,
Karanlıklarda bir ışık hiç görünmüyor,
Bazen hazineleri yüklense insan,
Nedense kıymeti hiç bilinmiyor.
Ah şu sınıflar, ah öğrenciler!
Çekerim bilseniz ben neler neler,
Bir türlü ellerim değmedi yâre,
Uzaktır denizler çok uzak yerler.
Bir rüzgâr esse de dağlar titrese,
Kulak verilir mi bilmem bu sese,
Helal sana öğretmen, helal bu sese,
Anlat ki melekler koşsun bu derse.
Bir nefes, bir daha nefes,
Aman Allah’ım enfes mi enfes!
Dolaştım cihanı, gezdim dağları,
Görmedim böyle muazzam bir ders!
İndiler sanki gökten melekler,
Tavan oldu sanki arşla felekler,
Geldi evliya, geldi enbiya,
Kabul oldu orda bütün dilekler.
Bir sefer mi var Kâbe’ye doğru?
Hangi söz yalan, hangi söz doğru?
Görecek göz ister, anlayacak kalp,
Hangi kafa boştur da hangi baş dolu?
Eyvah, içim cız cız edip yanıyor.
Bakın, insanlar çalıp oynuyor.
Umursanan bir şey mi var, ne bekleniyor!
Ufuktan Mehdî, göktense İsâ iniyor.
Bir kalem ve düşüncelere açılan ufuklar,
Neden, ilâhî nurdan neden kopuklar?
Görürüm kapkara, görürüm nursuz,
Günahlara dalmış şu topluluklar.
Sen ben kendine gel gitme ileri,
Ey insanlar, bu nurdan kalmayın geri!
Sor ki kendine nesin,neye sahipsin burada?
Bir kulak, bir de göz, sonra kemikler ve bir de deri...